5 Mart 2015 Perşembe

Çocuk ve Ses(sizlik)

Bugün etrafınızdakilere bir soracak olsanız, çocukların olduğu bir ortamın gürültülü ve karmakarışık olduğunu işitirsiniz. Birbirleri ile ettikleri kavgalar, oyuncak paylaşamama halleri, problemlerini ağlayarak çözmeye çalışmaları… Çocuklu bir ortam denildiğinde akla ilk gelen kareler bunlar olur.

Bir anne, bir arkadaşı ile iki çift laf edebilmek için çocuklarının okulda olduğu ya da uyuduğu saatleri değerlendirmek zorunda hissediyor. Huzur içinde geçirmek istediği birkaç saati planlarken ilk olarak çocuklarını nereye göndereceği veya çocukları ile kimin ilgileneceği konusuna çözüm bulmaya çalışıyor. Çünkü çocuk deyince, hayatımıza gürültü ve mızıltı katan bir varlık geliyor aklımıza.

Halbuki çocuklar sessizliğin, sakinliğin adeta bir müptelası olarak geliyorlar dünyaya. Yeni doğmuş bir bebek, bazen yanı başındaki birinin ufak bir kahkahasından bile ne kadar da rahatsız oluyor. Bir kalabalığın ya da yüksek sesli bir ortamın içine girdiklerinde tek yaptıkları oradan çıkabilmek için çırpınmak oluyor. Ve oradan uzaklaşması ile birlikte birden bire sakinleşiyor, tebessümünü saçmaya başlıyor etrafa.

Fakat zamanla büyüdükçe, büyürken bizden öğrendikleri ile değişmeye başlıyor. Mesela arkadaşları ya da kardeşi ile birlikte biraz coşup da sesini yükselttiğinde, onun sevinç dolu seslenişini bastıran tiz bir ses yükseliyor odanın kapısından: “Yeter artık, sessiz olun!”. Sessiz olmak için “bağıran” bir ses… Sessiz olmak için sessizliği iyice bozan bir ses… Çocuk o sırada kendisini bastıran sesin karşısında çaresizce sessizleşirken, bir problem çözme tekniği öğreniyor: Sesini yükseltirsen, sözünü geçirebilirsin! İşte bundan sonra bu tekniği kullanmaya başladığı için, o sırada sessizliği sağlamaya çalışan anne çocuğuna, sesini yükseltmenin nasıl işleri yoluna koyduğunu öğretmiş oluyor. Sessizliği değil, sesini yükselterek yanındakini bastırmayı öğretmiş oluyor.

Halbuki, tüm eğitim süreci için geçerli olduğu gibi, sessizlik ve sakinlik de ancak yaşanarak verilebilecek bir eğitimdir. Çocuğa sessiz olmasını söyleme şekli çok sessizce ve sakince olduğu takdirde gerçekten işe yarar. Çocuğun sakinliği, bizden kaynaklanıp çocuktan yansıyan bir hal olmalıdır. Dolayısıyla çocukların sessizlik eğitimi süreci, aslında başlarındaki yetişkinin kendini sessizleştirme ve sakinleştirme süreci ile başlar.

Yanındaki yetişkinin, adeta uyumakta olan bir bebeği uyandırmaktan korkarmışçasına sessiz ve hassas davranışları, çocuk için ilk örnek olur. Kapıları sessizce kapatan, adımlarını sessizce atmaya çalışan, tencerenin kapağını sessizce kapatmaya özen gösteren bir yetişkin, kendisine emanet edilen müstakbel yetişkin ile sessizlik eğitimine başlamış demektir.

Çocuklar, bizim bugün zannettiğimizin aksine, sessizliği öylesine benimsiyorlar ve öylesine sahip çıkıyorlar ki, fıtratlarında saklı olanın aslında böylesine bir sakinlik olduğunu biz yetişkinler de ancak sonradan sonraya anlayabiliyoruz. Yeter ki onlara, fıtratlarına yerleştirilmiş olan bu yönlerini yaşayabilecekleri bir ortam sunabilelim. Yeter ki bu ortamı sunmaya çalışırken ilk yaşayan bizler olabilelim… İşte o zaman çocukların tertemiz yaratılışlarından gelen yönleri ortaya çıkıp filizlendiğinde bize de örnek teşkil edecekler. Hatta sesimiz yükseldiğinde bizi uyaracaklar. Bir yemek sofrasında oturmaktayken sessizlik ve sakinlik içinde yemeğini kaşıklamanın tadına bir varınca, sonraki sefer gene o tadı arayacaklar.

Hatta sonra bir bakacağız, o sessizlik ortamında camın kenarına geçmiş uzun uzun yağmurun sesini dinliyor olacak o minik yürek. Ya da bir minik kuşun ötüşünün farkına varacak büründüğü sakinliğin içinde. Ya da etrafını kuşatan bir sessizliğin içinde, bizim o güne dek duymadığımız sesleri duyacak, bize de duyuracak...

Çocuklarımızı da içine sürüklediğimiz kendi iç karmaşamız ve sonrasında kendi hayatımızı kolaylaştırmak için onları alıştırmaya çalıştığımız gürültülü hayat, içlerindeki saklı “sessizlik sevdası” nın ortaya çıkmasına engel oluyor. Ama bir tattırabilirsek onlara sessizliğin ne olduğunu, sessizlik içinde duydukları ile bize öğretecekleri çok şey olacak… 

Hiç yorum yok: