Vicdanlı insan yetiştirememekten yakınıyoruz. Vicdan eğitiminden bahsediyoruz. Vicdanı diri diri nesillerin hayalini kuruyoruz. Niyetimiz bu iken, vicdana öyle bodoslama dalacak şekilde yaklaşıyoruz ki, oradan gelecek sesi iyice benliğin derinliklerine hapsetmiş olabiliyoruz.
Bir delikanlı "Sende hiç mi vicdan yok be evladım!" diye haykıran biri karşısında vicdanının sesini duymaya başlayabilir mi?
Bir çocuk "Utanmıyor musun ufacık kardeşini ağlatmaktan! Sen ne biçim abisin!" diye bağıran bir anneyi duyduğunda kardeşine karşı vicdani hislerini harekete geçirebilir mi?
Bir genç kız "Ben sizin hizmetçiniz miyim! Biraz da sen tutuver şu işlerin ucundan!" diye tiz sesi ile seslenen bir annenin yanında, vicdani bir tutumla mı girişir ev işlerinde yardıma?
Sanki birilerini acındırmayı başarabilirsek, o zaman çocuğun vicdanlı biri olmasını da sağlayacakmışız gibi...
Halbuki vicdan, öyle kaba saba haller ile, adeta saldırırmışçasına çıkışlarla duyulabilecek ve dirilebilecek bir hassa olmasa gerek... Böylesi yaklaşımlar, olsa olsa vicdandan gelecek sesin bastırılmasına neden olur. Hatta belki de vicdanın vereceği o incecik ve tüm benliği saran sızıyı duymamak için, vicdanın etrafına kalın duvarlar örermişçesine derinlere saklanmasına neden olur.
Eğer vicdanı harekete geçirmek istiyorsak, o derinlere doğru bizim de incecik bir hal ile, hiç korkutmadan, hiç kaçırmadan, ince ince bir yol açmamız lazım ki, oradan gelen ses duyulabilsin.
Sert bir kayanın içinde incecik, nazik bir kanal açalım diyecek olsak bunu nasıl yapabilirdik? Mesela çekiçle vurarak olamaz bu. Dinamit patlatarak da olmaz. Kaya parçalanır, una döner, içinde bir kanal açacağınız bir şey kalmamış olur ortada. Ama o kayalıklarda ne incecik yollar açılmış sessizce, kimselere duyurmadan, yeri yerinden oynatmadan...
Anadolu'nun sarp kayalık dağlarında, kayaların üzerinde bitmiş otlara, açmış çiçeklere şahit olanlar bilir. Ya da uçurumun kenarındaki kayanın üzerinden içine doğru köklerini salmış bir ağacın oradan göğe doğru yükselen halini hatırlayanlar bana hak verecekler.
Bir kayada, onu yıkmadan, dağıtmadan, bütünlüğünü bozmadan içine doğru ince bir yolu açmanın örneğini verir bize kainat. Sanki insanı dağıtmadan, parçalamadan, benlik bütünlüğünü bozmadan, derinliklerinden gelen sesi duyuracak bir kanalın nasıl açılacağını ders verir gibi...
Öylesine sessizce, usulca, öylesine mütevazi, öylesine iddiasızca, bir o kadar da kararlı ve vaz geçmesine izin vermeyen bir irade ile ilerleyiştir bu...
Eğer vicdan eğitiminde bahsedeceksek, ilk önce terk etmemiz gerekenlerden başlamalıyız belki de... İlk önce kabalıklarımızdan, insan ruhuna hitap etmeyen, insan olmaya yakışmayan hallerden kurtulmaya, hızlanmışlıklarımızdan sıyrılmaya ihtiyacımız var.
Nitekim, kendi vicdanımızı duyabildiğimiz kadar diğer bir kişinin vicdanına hitap edebileceğiz...