24 Mayıs 2014 Cumartesi

Mola'ya gönderilmiş bir çocuk olsaydım

“Mola”ya gönderilmiş ve yaptığım hatayı düşünmekle görevlendirilmiş bir çocuk olsaydım…
Bir kere asla o mola sırasında yaptığım hatanın ne olduğunu düşünemezdim. Arkadaşlarımın karşısında o pozisyonda kalmanın verdiği ezikliği yaşardım. Acaba hakkımda neler düşünüyorlar diye tedirginlik duyardım. Yapayalnız hissederdim. Aklım, düştüğüm vaziyette olurdu; yaptığım hataya odaklanamazdım bile.
Maruz kaldığım tutum karşısında o kadar mahcup olurdum ki, böylesi bir tutumun muhatabı olmaktan kurtulmak ve bir daha da karşılaşmamak için “Acaba öğretmenim neyi düşünmemi istiyor? Neyi düşündüğümü söylememi istiyor?” diye geçirirdim aklımdan.

Böylesi bir muamele beni yaptığım hatanın ne olduğunu düşünmekten uzaklaştırır, öğretmenimin bu saldırısına bir daha uğramamak için almam gereken tedbirlere yönlendirirdi. 
Bir de bu muamelenin bıraktığı izleri silmeye çabalardım. Mesela arkadaşlarımın arasına dönerken gülümserdim. Hiç bir şey olmamış gibi, hiç incinmemişim gibi davranmaya çabalardım. “Kimsenin benim için üzülmesine gerek yok, ben gayet iyiyim” mesajını vermeye çalışırdım. Öğretmenime karşı da tebessüm ederdim. Bana verdiği bu cezadan dolayı mahcup olmaması için neredeyse ona teşekkür edecek ve “İyi ki bana bu cezayı verdiniz, benim için çok iyi oldu, düşünürken çok şey öğrendim” diyecek kadar içimde yaşadıklarımdan uzaklaşırdım. 
Yerime oturduğumda hiç bir şey olmamış gibi hayatın devam ediyor olduğuna inanmak için hemen yanımda oturan arkadaşıma normal bir ses tonu ile bir soru sorar, bıraktığım yerden devam edebilme çırpınışları sergilerdim.
Ve bir daha öğretmenimin beni molaya göndermemesi için pür dikkat bir öğrenci olurdum. Benden ne istediğini anlamak için sürekli alıcılarım açık olurdu. Bütün beklentilerine mükemmel cevap vermeye çalışırdım ki, bir daha o hali yaşamayayım. Bir beklentisine cevap verememe ihtimali, benim için tehdit oluştururdu artık.
Sanırım öğretmenim, verdiği “mola”nın ne kadar da işe yaradığını düşünürdü. “Hata”mı anladığımı zannederdi. Benden ne olmamı istiyorsa o olurdum çünkü. “Aferim” derdi bana. Ama ben ne olurdum? Yaptığı hatanın ne olduğunu bile anlayamamış, fakat öğretmeninin ne yapmasını istediğini iyice anlamak zorunda kalmış biri; “ben”den başka her şey yani.
Eğer molaya gönderilmiş bir arkadaşım olsaydı ne yapardım? O arkadaşımın mola sırasında kendisini mahcup hissetmemesi için ne yapabilirim, sürekli bunu düşünürdüm. Sonra moladan dönerken de hemen ona gülücükler saçar ve “Sen hala benim aynı çok sevdiğim arkadaşımsın” anlamını taşıyacak her şeyi yapardım.
Benim ya da bir arkadaşımın maruz bırakılacağı böylesi bir muamele, beni sürekli bir tedirginliğe iter, sürekli bu tehdidi savuran kişiye karşı kendimi sevdirme, beğendirme gayretine iterdi. Her adımımı “Acaba bana mola verir mi?” diye gözden geçirdikten sonra atacak kadar tedirginlik duyardım. 
Kısacası, güven içinde solukladığım bir anın hayalini bile kuramazdım… Ama galiba herkes beni çok mutlu ve güven içinde zannederdi… 

Not: Bu yazı www.kadincakararinca.com sitesinde yayınlanmıştır. 

Hiç yorum yok: